EMLAK PİYASASINDA SARIYER FARKI: NEDEN BURASI?

Sarıyer Posta da ilk köşe yazımda, Sarıyer’in gayrimenkul piyasasındaki farkını masaya yatırıyorum.

Abone Ol

Merhaba, ben Mehmet Öztürk. Dijital reklam uzmanı ve aynı zamanda Sarıyer bölgesinde villalar özelinde gayrimenkul danışmanıyım. Sarıyer Posta da ilk köşe yazımda, Sarıyer’in gayrimenkul piyasasındaki farkını masaya yatırıyorum.

Sarıyer, İstanbul’un emlak haritasında her zaman özel bir yer tuttu. Boğaz’ın kuzey ucunda, bir yanda Karadeniz’in dalgaları, diğer yanda Belgrad Ormanı’nın yeşiliyle çevrili bu ilçe, hem yaşam hem de yatırım için neden bu kadar cazip?

Öncelikle, konum avantajı tartışılmaz. Sarıyer, şehir merkezine yeterince yakın ama kaosundan bir o kadar uzak. Zekeriyaköy’den Tarabya’ya uzanan mahalleleri, doğayla iç içe bir hayat sunarken, yeni köprü ve yol projeleriyle İstanbul’un her noktasına erişimi kolaylaştırıyor. Bu, özellikle pandemi sonrası şehirden kaçış trendiyle birleşince, Sarıyer’i aranan bir adres yaptı.

İkinci fark, çeşitlilik. Sarıyer’de her bütçeye ve zevke hitap eden bir gayrimenkul bulmak mümkün. Kilyos’ta mütevazı bir yazlık mı arıyorsunuz, yoksa Yeniköy’de Boğaz’a nazır bir yalı mı? Belki de Uskumruköy’de orman manzaralı bir villa… İlçenin bu geniş yelpazesi, hem ilk evini alacakları hem de lüks arayanları cezbediyor.

Bir diğer unsur, sağlam zemin. 1999 depremi sonrası, Sarıyer’in Zekeriyaköy gibi bölgeleri, jeolojik güvenilirliğiyle öne çıktı. Bu, sadece huzur değil, aynı zamanda uzun vadeli bir yatırım güvencesi demek. Fiyatlar artsa da, değer artışı hız kesmiyor; çünkü talep, doğanın ve güvenin peşinde.

Peki, dezavantajı yok mu? Elbette var! Diğer ilçelere nispeten daha az olsa da: Trafik. Ama Sarıyer’in sunduğu yaşam kalitesi, bu aksaklığı gölgede bırakıyor. Üstelik, yeni projelerle bu sorunun da çözümü ufukta.

Sonuç olarak, Sarıyer’in farkı, doğası, konumu ve potansiyeliyle sınırlı değil; burası, bir evden fazlasını vaat ediyor: bir yaşam tarzı. Emlak piyasasında karar verirken, Sarıyer’in neden “burası” olduğunu anlamak için sahilde bir balık ekmek yiyip, ormanda bir yürüyüş yapmanız bile yeterli olabilir…

Gelecek yazılarımda, bu piyasanın inceliklerini daha derinlemesine keşfedeceğiz. Şimdilik, Sarıyer’in kapısını aralıyorum: Umarım hoş gelmişimdir…