SİMAS’TAN SARIYER’E…

Boğaz’daki en eski yerleşim bölgelerinden biri olan semtin ismi antik çağda “Simas” olarak geçer. Tarihsel süreç içinde “Kutsal Ana”, bazı kaynaklarda da “Kutlu/Güzel Akarsu” veya “Kutlu/Güzel Su” anlamında kullanılan “Simas” isminin yanı sıra “Skletrinas”, “Saron” ve Bizans döneminde “Limas” isimleri de kullanılır. Ancak Osmanlı dönemi başlarına dek yaygın olarak “Simas” ismi kullanılmıştır.

“Simas” isminin “Sarıyer” ismine dönüşmesi hakkında kesin bir bilgi bulunmazken çeşitli söylenceler bulunmaktadır. Bu söylencelerden biri “Sarıyer” isminin, İstanbul’un fethi sırasında ölen “Sarı Er” lakaplı bir yeniçeriden alınmış olduğuna dayanan söylencedir. Buna göre semtte türbesi bulunan “Sarı Er” zaman içinde “Sarı Baba” ismiyle anılmaya başlar… Söylencelerden bir diğeri de “Sarıyer” isminin bir zamanlar Maden Mahallesi çevresinde altın ve bakır madenlerinin çıkarıldığı sarı renkli yarlardan aldığı ve semtin isminin önce “Sarı Yar”, sonra “Sarı Yeri” ve nihayet “Sarıyer” olarak anılmaya başladığına inanılan söylencedir…

Bizans döneminin sonuna dek esas yerleşim merkezleri arasında ismi sayılmayan Sarıyer, eski çağlarda daha çok boş arazi ve tepeleri ile bilinir. Bizans İmparatorluğu döneminde semt, kıyı kesimlerinde ayazma, kilise ve limanı bulunan birkaç hanelik köylerin bulunduğu az sayıda yerleşim merkezi ile anılır. Bu küçük köyler eski çağlardan başlayarak balıkçılıkla geçinmekteydi. İstanbul’un fethinden sonra Anadolu ve Adalar’dan getirilen göçmenlerin iskân edildiği Sarıyer köyleri zaman içinde inşa edilen liman, cami, hamam, çeşme, konak ve sahilhaneler ile gelişmeye, büyümeye başlar.

Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde 17. Yüzyılda gelişmiş köylerin bulunduğu Sarıyer’i bin kadar bağlı, bahçeli ve mamur haneli bir semt olarak anlatır. İki mahallede Müslümanların, yedi mahallede de Hristiyanların yaşadığı Sarıyer’de Müslüman halkın bağcılıkla, Hristiyan halkın da balıkçılıkla geçimini sağladığını belirtir.

18. yüzyıldan başlayarak Boğaz’a Karadeniz’den gelebilecek saldırılara karşı savunma mevzileri oluşturulmaya başlanır. I. Abdülhamid’in yaptırdığı Delice Tabya ve III. Selim’in kurdurduğu tahkimatlar bu dönemde inşa edilir. Saray çevresinin yalı ve konaklarının yer almaya başladığı bu dönemde Sarıyer köylerine gayrimüslim ailelerin iskânına izin verilir. 19. yüzyılda Trakya köylerinden fes ve şayak boyama ustaları, bu sanatı öğretmeleri için İstanbul’a getirilerek bugün Boyacıköy ismini taşıyan Baltalimanı ile Emirgan arasına yerleştirilir. 1877 ile 1888 yılları arasında yapılan, “93 Harbi” olarak da bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Balkanlar’dan ve Karadeniz’den göçenler ile Sarıyer nüfusu giderek büyümeye başlar.

19. yüzyıla kadar II. Selim (1566-1574), IV. Murad (1623-1640), Sarıyer’de av köşkü bulunan IV. Mehmed (1648-1687), III. Selim (1789-1807) gibi padişahların kışları avlanmak, yazları da dinlence için gittiği Sarıyer, Fındık, Çırçır, Hünkâr, Kestane suları gibi kaynak suları ve koruları ile İstanbul’un mesire yeri olma özelliğini sürdürür.

Dönemin yazılı kaynaklarında gayrimüslimlerin yalıları, köşkleri ve bahçeleri ile birlikte eğlence ve sayfiye yeri olarak da anılır. Bu yüzyılda merkezi Pera’da (Beyoğlu) olan büyükelçiliklerin yazlık sefaretlerinin büyük bir kısmının Sarıyer İlçesi sınırlarına inşa edilmesi, Şirket-i Hayriye’nin vapur seferlerinin başlaması ile birlikte İstanbulluların mesire yerlerine, kaynak sularına ziyaretleri bölgenin ünlenmesine neden olur.

20. yüzyılda birbiri ardına gelen I. ve II. Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı, İstanbul’a göçlerin yaşanmasına neden olur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Sarıyer merkez ve köylerinde Müslüman nüfus artarken, gayrimüslim nüfus hızla azalır.

Sarıyer’in Boğaz kıyalarındaki semtleri 1960’lara kadar daha çok yazın kalabalıklaşan bir sayfiye yeri iken, kara yollarının yapılması ve sahil yolunun genişletilmesiyle birlikte yapılaşma hızla artmaya başlar. Uzun yıllar boyunca bir Boğaz köyü özelliğini koruyan, yazın plaj ve gazinoları ile özellikle hafta sonları mesire yeri olarak seçilen su kaynakları ile ünlenen Sarıyer, hızla değişime uğrayarak bu özelliklerini kısmen kaybeder. Kıyı bölgelerine lüks konutlar, sırtlara ise gecekondu mahalleleri inşa edilir. 1975 tarihli Boğaziçi Yasası öngörünüm bölgesini korumaya çalışmışsa da kontrolsüz büyüme önlenemez. 1980’lerde yeni yolların yapımıyla artık İstanbul’a çok yakın olan köylere doğa ile iç içe yaşamak için yerleşenlerle birlikte Sarıyer’in konut yapısı ve doğal görünümü değişir.

COĞRAFYA VE İKLİM

Avrupa yakasında yaklaşık olarak 41 derece kuzey enlemi ile 29 derece doğu boylamının kesiştiği noktada bulunan Sarıyer İlçesi’nin sınırları kuzeyde Karadeniz, doğuda İstanbul Boğazı, batıda Eyüp, güneyde ise Şişli ve Beşiktaş ilçelerine kadar uzanır. Sarıyer İlçesi, Çatalca Yarımadası’nın doğu kesiminde yer alan sırt ile bir yandan İstanbul Boğazı’na, diğer yandan da kuzeyde Karadeniz’e doğru alçalan topraklar arasında yer alır. İlçenin Karadeniz kıyısı yer yer düz kumsal, bazı yerlerde de falezlidir. Batı yönünde Kısırkaya ile Kilyos arasındaki kıyı kumsal, doğu yönünde Kilyos ile Rumelifeneri arasındaki kıyı ise kayalık falezler halinde devam eder. Rumelifeneri açıklarında bulunan kayalıklar Öreke Adaları ismini taşır.

İstanbul Boğazı kıyıları fazlaca girintili çıkıntılı olan Sarıyer’in en önemli koyları Büyükdere, İstinye ve Tarabya koylarıdır. Başlıca burun ise Yeniköy’dür. Dar bir sahil şeridinden sonra yükselen dik yamaçların bulunduğu Sarıyer’in yükseltileri arasında; Kocataş Tepe, Büyüktepe, Kartaltepe, Maltıztepe, Tarabya, Şeytandağı, İbrahim Paşa Tepesi, Tabya Tepesi ve Ağlamış Baba Tepesi sayılabilir.

Genel olarak Karadeniz iklimi özelliklerini taşıyan Sarıyer, ılıman ve nemli bir iklime sahiptir. Sahil kesimlerinde mevsimlere göre hava koşulları değişiklik gösterir. Kışın yağışlar fazla, yazın ise rüzgârlar sabit ve yağışlar azdır. Marmara Denizi’nde lodos, Karadeniz’de karayel ve yıldız karayel rüzgârlarının meydana getirdiği fırtınalar Sarıyer’de etkili olur. Yıllık ortalama 727 kg. yağmur alan en yüksek sıcaklığın +40 derece olduğu Sarıyer’de yıllık sıcaklık ortalaması 13,7 derecedir.

ORMANLAR VE KORULAR

Doğal bitki örtüsü açısından İstanbul’un en zengin ilçelerinden biri olan Sarıyer’de Karadeniz iklimi etkisindeki ormanlar ile Akdeniz iklimi etkisindeki maki örtüsü bir arada bulunur.  Sarıyer’de arazinin 2/3’üne yakını yeşil alandır. Doğu ucu ilçe sınırları içine uzanan İstanbul’un en geniş ormanlık alanlarından biri olan Belgrad Ormanı, doğal su kaynakları ile İstanbul’un içme suyu gereksinimin büyük bölümünü karşılar. Yüzyıllardır İstanbul’un en ünlü mesire alanlarından biri olan Belgrad Ormanı içinde bulunan tarihi bentleri ile de bilinir. Belgrad Ormanı, İstanbulluların mesire, dinlence ve spor faaliyetlerine ev sahipliği yapmanın yanı sıra Av-Koruma-Üretme Sahası ve Balık Üretme İstasyonu ile hizmet vermektedir. Orman içinde Türkiye’nin ilk arboretumu Atatürk Arboretumu bulunmaktadır.

Belgrad Ormanı’nın yanı sıra Rumelikavağı-Rumelifeneri-Kilyos üçgeni içinde bulanan ormanlar ilçenin yeşil alanlarının önemli bölümünü oluşturur. Sarıyer ormanları kadar koruları ile de ünlüdür.

DERELER VE KAYNAK SULARI

Antik çağlardan başlayarak günümüze dek Sarıyer, doğası ve temiz havası ile bilinir. Ormanları ve korularının yanı sıra su kaynakları ile de ünlü olan Sarıyer’de küçüklü büyüklü çok sayıda dere bulunmaktadır. İstanbul’un en önemli su havzasına sahip Sarıyer, dereleri ve kaynak sularının bir kısmı günümüze dek ulaşmıştır.

İlçe sınırları içinde bulunan Kâğıthane Deresi’nin kolları olan Göksu Deresi, Şeytandere ve Ayazağa Suyu Haliç’e dökülür. Diğer dereler Mandıra Deresi, Sarıyer Deresi, Büyükdere, İstinye Deresi, Çelebi Deresi, Tarabya Deresi, Bakla Deresi, Maltız Deresi, Tuz Dere, Kömdere, Kurşunsuyu, Çimendere, Sipahi Deresi, Uzundere, Keten Deresi, Garipçe Deresi, İskender Deresi, Kavak Deresi, Çırçır Suyu, Kestane Suyu ve Baltalimanı Deresi ise Karadeniz ve Boğaziçi’ne akar. Zaman içinde yol, cadde ve park inşaları sırasında bu derelerden Sarıyer, İstinye, Tarabya, Garipçe ve Rumelikavağı dereleri kapatılır.

Yerleşim tarihi boyunca İstanbul’un ünlü memba (kaynak) sularının bulunduğu Sarıyer, günümüzde de gerek içme suyu gerekse de mesire yeri olarak kullanılan su kaynakları ile İstanbullarının ilgi odağı olma özelliğini sürdürmektedir. Kaynak sularının başlıcaları arasında Kocataş Suyu, Neşet Suyu, Kefeliköy Suyu, Kestane Suyu, Hünkâr Suyu, Sultan Suyu, Fındık Suyu, Çırçır Suyu, Şifa Suyu, Kanlıkavak Suyu, Vakıf Memba Suyu sayılabilir. Neşet Suyu, Atay Suyu, Kirazlıbahçe Suyu, Şifa Suyu ve Çırçır Suyu gibi su kaynaklarından bazıları mesire yerlerinde bulunurken, bazıları da zaman içinde ya kaybolmuş ya da kirlilik nedeniyle kullanılmaz olmuştur.

SU BENTLERİ VE KEMERLERİ

Sarıyer’in tarihi zenginliklerinden olan su bentleri ve kemerleri, kaynak sularını tamamlayan eserler olarak önemli bir yere sahiptir. Kaynak ve yağmur sularının toplandığı bu açık su depoları Belgrad Ormanları’nda Osmanlı döneminde inşa edilen Kömürcü bent, Büyük bent, Ayvat bent, Valide bent, Kirazlı bent ve II. Sultan Mahmut bendi gerek mesire tutkunlarının gerekse de gezginlerin, turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir.

SARIYER’İN İDARİ YAPISI

Cumhuriyet’in ilanına dek günümüzde Sarıyer İlçesi sınırları içinde kalan yerleşimler diğer Boğaziçi köyleri gibi kendi kendine yeten küçük yerleşim yerleriydi. Sarıyer’in kırsal alanda yer alan köyleri Çatalca Vilayeti’ne bağlı Kilyos Nahiyesi’nin sınırları içinde yer alırken, İstanbul Boğazı kıyısındaki mahalleler Beyoğlu Kazası’na bağlıydı. 1926 yılında Çatalca kaza yapılıp, İstanbul Vilayeti’ne Sarıyer’in idari yapısı bağlanır ancak yönetim modeli 1930 yılına dek değişmeden gelir. İstanbul büyümeye başlamış, idari yönetim de buna paralel olarak yeni kazaların kurulması gündeme gelir. 15 Mayıs 1930 tarihli ve 1612 sayılı kanunla Fatih, Eminönü, Kadıköy, Beşiktaş ve Sarıyer kazaları kurulur. 1 Eylül 1930’da yürürlüğe giren kanunla Sarıyer İlçesi’nin ilk kaymakamı Hüdai Bey olur.

Uzun yıllar Sarıyer’in yerel hizmetleri İstanbul Belediyesi Şube Müdürlüğü tarafından sürdürülür. 1984 yılında yapılan yerel seçimlerde İstanbul’daki birçok ilçede olduğu gibi Sarıyer’de de belediye teşkilatı kurulur. Ali Sandıkçı, ilk Sarıyer Belediye Başkanı olarak göreve başlar. 1992 yılında belediye teşkilatı kurulan Bahçeköy Belediyesi, 2009 yılında feshedilerek mahalleye dönüştürülerek Sarıyer İlçesi’ne bağlanır. 2012 yılında da Şişli sınırları içinde yer alan Ayazağa, Maslak ve Huzur mahalleleri Sarıyer İlçe sınırlarına dâhil edilir.

2014’de kabul edilen Büyükşehir Kanunu ile köyler, mahalle oldu. Sarıyer’in sekiz köyü olan Kumköy (Kilyos), Demirciköy, Garipçe, Gümüşdere, Zekeriyaköy, Kısıkkaya, Rumelifeneri ve Uskumruköy de ilçeye bağlı mahallelere dönüşür. Sarıyer’de bugün 38 mahalle bulunmaktadır; Ayazağa, Bahçeköy Kemer, Bahçeköy Merkez, Bahçeköy Yenimahalle, Baltalimanı, Büyükdere, Cumhuriyet, Çamlıtepe, Çayırbaşı, Darüşşafaka, Demirciköy, Emirgan, Fatih Sultan Mehmet, Ferahevler, Garipçe, Gümüşdere, Huzur, İstinye, Kazım Karabekir, Kısırkaya, Kilyos, Kireçburnu, Kocataş, Maden, Maslak, Merkez Sarıyer, Pınar, Poligon, PTT Evleri, Reşitpaşa, Rumelifeneri, Rumelihisarı, Rumelikavağı, Tarabya, Uskumruköy, Yeniköy, Yenimahalle, Zekeriyaköy.

Türkiye’nin hemen her şehrinden insanın yerleşmek için seçtiği, genç nüfusun ağırlıkta olduğu Sarıyer, mozaik yapısı ve beraberinde gelen kültürel zenginliği ile dikkat çekmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun göre Sarıyer’de ikamet edenlerin nüfusa kayıtlı oldukları illerin başında İstanbul, Sivas, Giresun, Rize, Trabzon, Kastamonu, Samsun, Ordu, Sinop, Tokat, Erzincan, Ardahan, Amasya, Erzurum, Malatya, Çorum, Ankara, Kars, İzmir, Elazığ, Ağrı yer almaktadır.

SOSYAL-EKONOMİK YAŞAM

Sarıyer ilçesi yıllarca bir sayfiye semti olarak algılandığından ilçe ekonomisinde sanayi hiçbir zaman önemli yer tutmamıştır. Var olan fabrikaların kapanması, Sarıyerlilerin ilçe dışında çalışmasına neden olmuştur. Turizm bölgesi olan Sarıyer’de kıyı boyunca açılan restoran, otel gibi işletmeler ilçenin ekonomik gelişimine katkıda bulunur. İlçe sınırları içinde bulunan çok sayıda holding merkezi, Borsa İstanbul gibi kuruluşlar ile üniversiteler Sarıyer’de ekonomik hayata can vermektedir. Günümüzde ilçe sınırları içinde Maslak Atatürk Oto Sanayi ve Ayazağa’daki bir kaç fabrika dışında sanayi tesisi bulunmamaktadır. Kapanan ya da taşınan fabrikaların yerlerine konutlar inşa edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde özellikle İstinye ve Büyükdere’de sanayi tesisleri açılır. Taş ve kireç ocaklarının bulunduğu İstinye’de, 1886’da kurulan “Dersaadet Buz Osmanlı Şirketi”, 1890’ların başında üretime başlayan “İstinye Lineros Kireç Fabrikası”, 1912’de açılan ve 1991 yılına dek hizmet veren “İstinye Tersanesi ya da o zamanki ismiyle “Boğaziçi İstinye Havuz ve Destgâhları Anonim Şirketi” semtin önemli tesislerinin başında gelmekteydi.

1886’da İstanbul’un en fazla üretimini yapan “Piere Salomon Tuğla Fabrikası” başta olmak üzere, “Demirciyan Tuğla Fabrikası” gibi çok sayıda tuğla ve kiremit fabrikasının açıldığı Büyükdere’de, 1909’da açılan “Büyükdere Nektar ve Bira Fabrikası”, 1930 yılına kadar üretime devam eder. Bu fabrikanın yerine kurulan ve 1988’e kadar faaliyet gösteren Tekel Kibrit Fabrikası da bölgenin gelişiminde büyük rol oynar. 1950’lerden sonra açılan “Turkay Kibrit Fabrikası”, “Kavel Kablo Fabrikası”, “Beldesan Bisiklet Fabrikası” gibi fabrikalar daha sonraki yıllarda birer birer kapandılar.

Bizans’tan başlayarak Osmanlı döneminde ve giderek etkisi azalsa da günümüzde de balıkçılık, Sarıyerlilerin ekonomik yaşamında önemli bir yer tutar. Yaz ve kış olta ve açık deniz balıkçılığı yapılan Sarıyer, bir zamanlar dalyan balıkçılığı ile de ünlüydü. Bugün ancak bir, iki dalyanın kaldığı Sarıyer’de ağ balıkçılığı kıyı boyunca yapılmaya devam etmektedir.

Sarıyer’in sosyal ve ekonomik hayatında etkili olan bir başka işkolu da tarım ve hayvancılık olmuştur. Osmanlı döneminden itibaren fidanlıklar ve çiftliklerde sürdürülen üretim, Cumhuriyet döneminde azalarak devam eder.

SARIYER’DE ORTAK YAŞAM

Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’un tarihi semtlerinden biri olan Sarıyer’de Türkler, Ermeniler, Rumlar, Romanlar uzun yıllar boyunca bir arada barış içinde yaşamışlardır. Çok dilli, çok inançlı, çok kültürlü bir yaşamın izlerini sürmenin mümkün olduğu Sarıyer’de, özellikle günümüze dek ulaşan dini yapıların çeşitliliği bu kültürün yaşayan örnekleri olarak kabul edilmektedir. Yeni Mahalle, Büyükdere, Tarabya mahallelerinde yer alan cami, sinagog ve kiliselerin varlığı ve o günlerden geriye kalan ortak yaşam kültürü, Sarıyer’in kültürel mirasının önemli bir parçası sayılmaktadır.

Aynı şekilde Rumelikavağı’nda 150 yıldır ikâmet eden Romanlar ile 1923’de Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında Çayırbaşı’na göçen Romanlar da hâlâ mahallelerin de yaşattıkları gelenekleri ile Sarıyer’in kültürel mozaiğinde yer alırlar Aynı mahallelerde yer alan cami, cem evi, sinagog ve kiliseleri ile Sarıyer, farklı inanç ve kültürden gelen insanların eskiden beri var olan dil, din ve kültür değerlerinin korunduğu, bir arada yaşama kültürünün dünden bugüne sürdürüldüğü bir semt olarak öne çıkar.

SARIYER’DE ULAŞIM

Kara ulaşım ağının yanı sıra deniz ulaşım ağının da bulunduğu Boğaziçi’nde olduğu gibi Sarıyer’de de ulaşımın iki büyük taşıyıcısı deniz ve kara yolları toplu taşımanın da yükünü üstlenir. Denizyolu ulaşımının vapur ve deniz motorları ile yapıldığı Sarıyer’de karayolu ulaşımı otobüs, minibüs, taksi ve metro ile sağlanmaktadır.

DENİZYOLU

Deniz ve kara yollarından ulaşımının sağlandığı Sarıyer’de Osmanlı döneminde ulaşım, denizyolu ile yapılırdı. Deniz üstünde tek ulaşım aracı olan kayıklar, buharlı gemilerin seferlere başlamasıyla birlikte önemini kaybeder. 1849’da Boğaziçi’ne başlayan düzenli olamayan vapur seferleri Galata Köprüsü’nden akşam kalkarak Kandilli, İstinye, Boyacıköy ve Kanlıca’ya gidip, geceyi İstinye’de geçirdikten sonra aynı iskelelere uğrayarak geri dönerdi. 1851’de Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla Boğaziçi’nde düzenli yolcu ve yük taşımacılığı başlar. Avrupa yakasında Salıpazarı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Boyacıköy, Mirgün (Emirgan), İstinye, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Sarıyer, Yenimahalle, Rumelikavağı ve Altınkum iskeleleri bulunan Şirket-i Hayriye, 1945 yılına dek boğazın iki yakası ve boğaz köyleri arasında seferlerini sürdürdü. 94 yıl boyunca hizmet veren Şirket-i Hayriye, Cumhuriyet’ten sonra 1944’de devletleştirilerek, 1945’de Türkiye Denizcilik İşletmeleri adını aldı. Günümüzde İstanbul Şehir Hatları tarafından Sarıyer-Rumeli Kavağı-Anadolu Kavağı, Sarıyer-Kadıköy, Çengelköy-İstinye, İstinye-Küçüksu seferleri ile Eminönü-Anadolukavağı arasında çalışan Boğaz seferleri düzenlenmektedir.

Sarıyer’de denizyolu ile yolcu taşıyan İstanbul Şehir Hatları’nın dışında hizmet veren deniz motorları, Yeniköy-Beykoz ve İstinye-Paşabahçe arasında seferler yapmaktadır. Özellikle bahar ve yaz aylarında Boğaziçi’nin güzel semtlerini, yalıları ve tarihi binaları görmek isteyenlerin katıldıkları Boğaz turları başta İstanbul Şehir Hatları olmak üzere çeşitli kuruluşlar tarafından düzenlenmektedir.

KARAYOLU

Sarıyer’de üç önemli karayolu ekseni bulunmaktadır. İlki Avrupa yakasında Boğaz kıyısının geçtiği semtlerde farklı isimlerle anılan, Sarıyer’de Rumelihisarı ile Rumelikavağı arasında uzanan sahil yolu, 1958’de yapılan Boğaziçi sahil yolunun uzantısıdır. 1988’de Arnavutköy’de yapılan kazıklı yol ile Çayırbaşı-Sarıyer arasında yapılan ikinci kazıklı yol ve çevre yollar sahil yolunu tamamlar. İkinci büyük karayolu olan Büyükdere Caddesi, Zincirlikuyu, Levent, Sanayi mahallerinin önünden Tarabya Kavşağı, Hacıosman Bayırı’ndan geçerek Kefeliköy’de sahil yoluna bağlanır. Üçüncüsü Rumelihisarı’nda olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Garipçe’de olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile İstanbul’u Anadolu yakasına bağlayan köprülerin çevre yollarıdır. Sarıyer ilçe sınırları içinde iki köprü ve ilçenin uzak semtlerine ulaşımı destekleyen çevre yolları bulunmaktadır.

1988’de açılan Rumelihisarı ile Kavacık arasında iki yakayı birbirine bağlayan ikinci köprü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile 2016’da açılan Garipçe ile Poyrazköy arasında kurulan üçüncü Boğaz köprüsü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’dür. Toplu taşımanın İstanbul’daki en eski araçları olan otobüsler Sarıyer’de uzun yıllardır hizmet vermektedir. Sarıyer’e ilk otobüs seferleri 1928’de ilk özel otobüs işletmesi “Boğaziçi Otobüsleri” ile başlar. İETT otobüs seferleri 1946’ya kadar Zincirlikuyu-Maslak-Büyükdere güzergâhında sürdürülürken, 1946’da Taksim-Boğaziçi Sahil Yolu-Sarıyer hattının hizmete girmesi ile devam eder.

Günümüzde İETT’nin düzenlediği seferler ile Sarıyer’in mahallelerine gün boyu ulaşmak mümkündür. Otobüslerin dışında çeşitli hatlarda çalışan minibüsler ile mahallelerde bulunan durakları ile taksiler de Sarıyerlilere hizmet vermektedir. Sarıyer’de bir başka ulaşım aracı olarak kullanılan metro, kolay ve hızlı ulaşımı nedeniyle tercih edilir. 1988 yılında kurulan Metro İstanbul, 2000’de Taksim-4. Levent, 2009’da Atatürk Oto Sanayii, 2010’da Darüşşafaka ve Seyrantepe, 2011’de Hacıosman, 2014’de Yenikapı ve Haliç istasyonları hizmete girdi. Sarıyerliler, Hacıosman, Darüşşafaka, Atatürk Oto Sanayi, İTÜ Ayazağa “M2 Metro Hattı” istasyonlarını kullanarak Mecidiyeköy, Taksim, Haliç ve Yenikapı arası seyahat edebilmektedir.

Editör: Levent Pehlivanoğlu