0-6 yaş (0-72 ay) arasını kapsayan bir dönem olan okul öncesi eğitim süreci, çocukların gelişim düzeylerinin ve bireysel niteliklerinin ortaya çıktığı bir zaman dilimidir. 3-6 yaş dönemi çocuğun gelişim hızının en yüksek olduğu dönem olmakla birlikte çevre ve eğitim faktörü çocuğu etkileyen en önemli faktörler olarak karşımıza çıkar.
Araştırmalar, insan kişiliğinin %70 inin 0-6 yaş grubunda şekillendiğini ortaya çıkarmıştır. Kişiliğin temel yapısının oluştuğu ve bilgi edinme sürecinin en hızlı ve kalıcı olduğu bu dönemin 3-6 yaş aralığı, çocuğun yeteneklerinin keşfedilmesinde, sosyalleşmesinde çok büyük öneme sahiptir. Çocuğun bu süreçte bir eğitim kurumuna gitmesi bu dönemin daha verimli bir şekilde geçirilmesine olanak sağlamaktadır. Okul öncesi eğitim, çocukların akranları ile bir arada olma, iş birliği kurma, yardımlaşma duygularını geliştirme, kurallara uyma, paylaşmayı öğrenme, otoriteyi kabullenme gibi sosyal normlar öğrenmesini sağlayacaktır.
Anaokulu, bir çocuğun yaşamındaki ilk sosyal çevre deneyimidir. Ev ortamında kendisini merkez olarak gören, tüm ilgi ve alakanın üzerinde olmasına alışan her istediğini yapan, yaptıran bir çocuğun anaokuluna başlaması ile bir çok yönden kendisini geliştirmesi söz konusu olacaktır; Çocuk anaokulunda ilgiyi, sevgiyi, kendisinin olarak gördüğü her şeyi paylaşmayı, grupla hareket etmeyi, sabretmeyi, beklemeyi öğrenir.
- Hayatında düzen kavramının önemini anlar.
- Arkadaşlığın anlamını ve paylaşmayı kavrar.
- Aile bireyleri dışında farklı insanlarla ilişki kurmayı, insanları sevmeyi, kırmamayı, ilişkiyi sürdürebilmeyi öğrenir.
- Yaşayarak, deneyimleyerek öğrenme fırsatı bulur.
Okul öncesi eğitimin kazandırdığı sosyal uyum ve davranışların yanı sıra; Yeteneklerinin doğru keşfedilip geliştirilmesi, en üst seviyeye çıkartılması, öte yandan da az yetenekli ve problemli olduğu alanların da belirlenip iyileştirilmesi açısından da büyük öneme sahiptir.
Dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite, otizm, dawn sendromu gibi doğuştan getirilen rahatsızlıkların erken teşhis edilmesi, tedavinin kısa sürede başarıya ulaşmasında önemlidir. Okul öncesi bir eğitim kurumuna giden çocukların teşhis edilme ihtimali ev ortamında anne ve babalarının gözlemlemelerinden daha yüksektir.
Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.