Sarıyer, coğrafi konumu ve doğal güzellikleri bağlamında İstanbul’un en güzel ilçeleri arasında yer alıyor. Kentte her geçen gün azalmakta olan yeşilin, maviyle en sık buluştuğu yerlerin başında gelen bu özel ilçe, bir yanıyla İstanbul Boğazı’na bir yanıyla Karadeniz’e ayrı bir anlam katıyor. Sarıyer’i böylesine özel kılan şey sadece coğrafyası değil elbet...
Ayrı geçen 3 yılın ardından İstanbul’a tekrar gelmiş ve Sarıyer’de ilk kez yaşama fırsatı bulmuş bir gazeteci olarak, ilçenin İstanbul’un diğer bölgelerinden çok farklı olduğunu gözlemlemem uzun sürmedi.
Burada yaşayan insanlar, hangi coğrafyadan gelmiş olurlarsa olsunlar yaşadıkları ilçeye sımsıkı sahip çıkıyorlar. Sarıyer’e eski Osmanlı yurdu olan Balkan topraklarından, Türkiye’nin farklı bölgelerinden farklı şehirlerinden gelen insanlar; inançları, etnik kimlikleri, hayat tarzları ve ekonomik durumları ne olursa olsun ‘Sarıyerlilik’ ortak paydasında birleşiyorlar.
Öyle ki Sarıyerliler; Türk sporunda başarıdan başarıya koşan 3 büyük takıma ev sahipliği yapan İstanbul gibi bir şehirde; Sarıyer Spor Kulübü’nü tutkulu bir sevgiyle destekliyorlar. Bir Anadolu kentinde doğup hiç uğramadığı İstanbul şehrinin bir takımına karşı fanatikçe sevgi duyan insanların karşısında, Sarıyerlilerin sergilediği bu tutum fazlasıyla saygı değer.
Sarıyer, en yoksulundan en zenginine kadar her türlü ekonomik sınıftan insana ev sahipliği yapan özel bir ilçe… Yalısı da burada, 50 yıldır mülkiyet sorunuyla boğuşan sahipsiz gecekondusu da… Sünnisi Alevisi, Türk’ü Kürt’ü, laiki muhafazakarı, sağcısı solcusu hepsi burada hepsi bir arada… Bu kadar farklılığın içerisinde her biri, İstanbul’un en huzurlu ilçesinin mimarı olarak barış içinde yaşıyorlar.
İstanbul gibi dev bir metropol içinde yer alan ilçe, Türkiye’nin küçük bir özetini karşımıza çıkarıyor. Ülkemizde 95 yıldır denenen iç savaş kışkırtmalarına inat Sarıyerliler, bu oyunların Türkiye’de hiçbir zaman işe yaramayacağını sözde oyun kurucuların yüzlerine bir tokat gibi çarpıyor.