Sevgili okuyucularım yazımı bu sefer 3 parçaya ayırdım. Birincisi tıbbi bakış açısı ile düşmanı tanımlamak, İkincisi alınması gereken tıbbi önlemler ve Üçüncüsü ekonomik önlemlerdir.
Tıbbi bakış açısı ile bakıldığında Dünyada corona Virüsü (Covid-19) ile ilgili birçok ayrıntı verilirken bir konu es geçildiği kanaatindeyim. O da corona virüsünün soyağacı ile bağlantılı olarak Zatürre hastalığı ile olan ilişkisidir. Zatürre hastalığının tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 4. Sırada olan önemli bir hastalık olması, Zatürrenin önemini artırırken, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2019 raporuna göre enfeksiyon kaynaklı ölümler içinde ise birinci sırasında olması corona virüsünün geliştirilmesinde nedenli önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü zatürre bu denli bulaşıcı değilken corona çok hızlı bulaşma özelliğine sahiptir. Bu nedenle corona virüs ailesinde bilerek bir mutasyona uğratılarak insanlık zor bir durum içinde kaldı. Kontrol elden kaçırıldı. Bunu da yine Amerikan yapımı filmlerin içinde birçok kez gördük. Nedeni ise Dünya nüfusunu azaltma projesi isteyen Google’den araştırabilir. Peki Türkiye’de corona virüsünün etkisinin artışında Zatürrenin nasıl bir etkisi var derseniz ikisinin de solunum etkisini tamamen yok ediyor olması ve gizlenebilir belirtileri olmasıdır. Corona Virüs yüksek ateş, üşüme-titreme, öksürük, göğüs ağrısı, halsizlik gibi bulgularının zatürrenin de özellikleri olması, corona virüsün dünyada yayıldıktan sonra ülkemizde tanımlanmadan soğuk algınlığı ya da zatürre olarak tanımlandığını göstermektedir. Her yıl dünyada zatürre ile ölüm oranı %1,5-3 arası iken ülkemizde %5-6 oranlarındadır. 65 yaş üstünde dünyada %6-7,5 iken ülkemizde bu oran %25-35 civarındadır. Bu oranın bu kadar yüksek olması halkımızın hastalıklar konusunda hassas olmadığımız gerçeğidir. Bu ölüm oranlarına solunum yetmezliği nedeniyle kalp krizi ölümleri dahil değildir. Peki şimdi düşmanı tıbbi olarak tanıdık. Peki nasıl korunacağız. Devletimiz kısmı sokağa çıkma yasakları alsa da tamamen sokağa çıkma yasağının verilmesi elzemdir. İnsanların toplumdan ve sosyal ortamlardan biraz uzaklaşıp kendini evlerinde izole etmesi gerekiyor. Temizliğimize dikkat etmeliyiz. Eldiven kullanarak cansızdan canlıya geçişine engel olmalı. Zorunlu olmadıkça sağlık kuruluşları, devlet daireleri ya da alış veriş merkezlerine fazla çıkmamalıyız. Bu önlemler bu hastalığın geçişini %60-75 arası düşürmektedir. Diğer %25 - 40 arası korunma ve iyileşme semptomu ise yakında ilaç sektörü kartelleri tarafından piyasaya sürülecek ilaçlar tarafından çözülmüş olacaktır.
İkinci önlemse tıbbi açıdan bir daha böyle bir durumda kalındığında yapılması gerekenler üzerine; Dünyada ilaç sektörü 1,5 trilyon dolar gibi bir ekonomiye sahip ve bununda büyük bir bölümüne dünyanın en büyük 8 ülkesi hakimdir. Biz bu ekonomiden sadece %01,5 gibi bir oranla yararlanmaktayız. Korona virüsü belasından kurtulur kurtulmaz ilaç sanayinde atılım yapılmalıdır. Atatürk tarafından Refik Saydam’a kurdurulan ve Eski Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ tarafından kapatılan Hıfzıssıhha enstitüsünün yeniden kurulmalı ve eskisinden daha aktif edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde devlet kontrolünde her ilacın ham maddesi olan kenevir dikimi serbest bırakılmalıdır. Görüldü ki ülkemiz askeri savaşlara hazırken biyolojik savaşlara hiç hazır değilmiş. Bu tip biyolojik savaşlara hazır hale getirilmedir.
Üçüncü önlemse; Ekonomik tedbirlerdir. 3 ay boyunca hiç taviz vermeden uygulanmalıdır. Yapılacak ilk iş, kamu harcamalarından özellikle temsil ve şahsi harcamaları ile diyanet işleri başkanlığının harcamalarını kısmak, yandaş müteahhitlere, havaalanı, köprü, otoyol için yapılan hazine garantili ödemeleri durdurmak olmalı. Acil olmayan tüm kamu harcamaları, üç ay boyunca durdurulmalı.
Tüm bankacılık sisteminde 3 ay boyunca kredi geri ödemeleri sıfır faizle dondurulmalı. Bankacılık sisteminin yurt dışı yükümlülükleri, 3 ay boyunca sıfır faizle Merkez Bankası tarafından fonlanmalıdır. İşveren ve çalışanların KDV dahil tüm vergi tahsilatları 3 ay boyunca sıfır faizle ertelenmeli, KDV oranları 3 ay için sıfıra düşürülmeli… Ülkedeki tüm yurttaşların 3 ay boyunca elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi ihtiyaçları devlet bütçesinden karşılanmalıdır. Vatandaş 3 ay boyunca sadece sağlığını düşünmelidir.
Ve en önemlisi emekliler, kamu ve özel sektörde çalışan herkese 3 ay boyunca normal maaşlarını, çalışmayan yurttaşlara da bu grup ile birlikte bir asgari ücret tutarında vatandaşlık ödeneği ödenmeli. Özel sektör çalışanları için bu maaş ödemeleri vergiden muaf olarak devlet tarafından işverene hiçbir maliyeti olmadan İşsizlik fonu tarafından ödenerek doğrudan çalışanlara aktarılmalı, böylece piyasadaki durgunluk aşılmalı. İki ay boyunca ek maaş alacak olan çalışanlar ve emeklilerin artan alım gücünün bir bölümü, tarım kredi kooperatifleri ve belediyeler aracılığı ile yerli üretim şirketlerine ve tarım kesimine aktarılmalı.
Eğer corona virüsü, 3 ay ya da daha az sürede ortadan kalkarsa, ardından uygulanacak tasarrufa dayalı bütçe politikası ile bu 3 ayda ortaya çıkacak enflasyonist baskının etkileri ortadan kaldırılabilir. Ülkemizde ekonomi, tıp, ilaç gibi sektörlerde işlemediği için sadece bugüne kadar tüketim ekonomisi ve inşaat ekonomisi konuşuyorduk. Demek ki bir musibet bin nasihatten evladır sözünü haklı çıkardı…
- - - -